5 Ekim 2013 Cumartesi

Armageddon

Türkiye'nin entelektüel Armageddon'u
...
Yaşamakta olduğumuz entelektüel Armageddon nedeniyle bence Türkiye, bugün global dünyada aktif biçimde bulunmayı en az hak eden bir ülke olma yoluna giriyor.
Bugün, "Devlet yönetiminden iş âlemine, medyadan kamu yönetimine her alanda bu düşük düzeyli vasatizme neden bu kadar çabuk düştük, bu durum insanlarımıza neden bu kadar kolay ve uygun geldi?" sorularına cevap verme yolunda bir fikir atacağım ortaya.
Kabul ediyorum ki anlatacağım neden tek değil, başkaları da var ama bunu da göz önüne almadan diğerlerini anlayamayacağız.
Bugün Türkiye vatandaşlarının çoğu, herhangi bir entelektüel ihtiyacını kitaplar yerine cep telefonlarından alacağını sanıyor.
Gerçi çoğu kişinin, dini metinleri okuma dışında fazla bir entelektüel ihtiyacı da olduğu şüphelidir, ama yine de insanlar biraz enformasyon sahibi olma ihtiyaçlarını cep telefonlarından sağlayacaklarını düşünüyor.
Kalabalıkların olduğu mekânlara gidin, insanların bir kitap, bir dergi okumak veya birbirleriyle konuşmak yerine ağır bir uyuşturucunun etkisindeymişler gibi sabit bir şekilde ellerindeki cep telefonlarına baktıklarını göreceksiniz.
Aynı masada oturduğu halde karşısındaki kıza cep telefonundan ulaşmaya çalışan, onunla mesajlaşan keriz bile gördüm ben.
Ellerindeki aletin bir pazarlama yöntemi olarak "akıllı" diye adlandırılmasına kanmış gözüken kalabalıklar, bu dünyada kendilerine gerekebilecek bilgilerin tümünü o aletten alabileceklerini ve bununla sosyalleşebileceklerini düşünüyorlar.
Kullandığımız aletler beynimizi değiştirebiliyor. Beyin fonksiyonları bilgi almak için hangi aracı kullandığımıza bağlı olarak değişebiliyor. Buna "bireyin plastikliği" deniyor. Kitap okunduğu dönemde "edebi beyinler" gelişiyordu.
İnternet döneminde edebi beyinlerin ölümü gerçekleşti ve beyinler okumaya değil bakmaya alışmaya başladı. En basit okuma eylemini bile unutan ve "F tipi okuma" denilen sayfayı yukarıdan aşağıya gözleriyle tarayan insanlar çoğunluğu oluşturdu.
Bu aynı zamanda kitlesel bir aptallık salgınının yaşanmasına yol açtı. Şimdi ise bakmayı cep telefonlarıyla sürdürenler, kendi beyinlerinin ölümüne son noktayı koyuyorlar. Onlar bunun farkında değil, ama bizler Türkiye'nin düştüğü vasatlık kısırdöngüsüne, artık hiçbir yaratıcı düşünce üretememesine bakarak onların kolektif durumu hakkında bir sonuca varabiliriz. Sonuç acıklı ve son derece vahim.
Entelektüel faaliyet için kullandığımız ortamın beynimizi etkilemeyeceğini düşünüyorsanız, size Nietzsche hakkında bir şey anlatacağım. Büyük ve son derece edebi metinlerin yazarı olan büyük filozof, hayatının her döneminde kendisine büyük acılar veren hastalıklarla boğuştu. Yaşlandıkça da onlarla zor baş edebilir hale geldi ve yazı bile yazamaz duruma düştü.
Arkadaşları yazmayı sürdürmesi için ona daktilonun ilk biçimi olan bir yazı makinesi hediye ettiler. Ve o güne kadar el yazısıyla yazan filozof, o makineyi kullanarak yazmayı sürdürdü. Ancak ilginç bir şey de oldu. O güne kadar son derece ağdalı ve derin içerikli uzun cümlelerle yazan Nietzsche'nin yazı biçimi değişti, kısa cümlelerle telgraf çeker gibi yazmaya başladı.
Onun beyni bile etkilenebildiyse, hiçbirimiz onun tırnağı bile olamayacağımıza göre insanımızın acınacak halini bir düşünün siz.
Bugün verdikleri eğitimler ortaokul seviyesine düşmüş olan çoğu üniversitemizde çözüm için ilk adım, gençlerin edebi metinleri okumalarını zorunlu hale getirmektir.
...
Yoksa bu entelektüel Armageddon, Türkiye'nin sonu olacak.

Serdar Turgut’un 5 Ekim 2013 tarihli Habertürk gazetesindeki köşesinden alınmıştır, url:
http://www.haberturk.com/yazarlar/serdar-turgut-2025/883314-turkiyenin-entelektuel-armageddonu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder